Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 

 

KORKUT BORATAV

Bir Suç Duyurusu

Bugün, bir hukuk ve iktisat rezaletinin beş perdelik tarihçesini okurlarıma aktarmak istiyorum:

Birinci Perde: Kasım 2000 sonlarında birkaç gün içinde 5.2 milyar dolarlık yabancı sıcak para Türkiye'yi terk eder. Faizler hızla tırmanır. Bankalar sarsıntı içine sürüklenirler. IMF programı çökmektedir. Bir IMF heyeti Türkiye'ye gelir. Sağlanan anlaşma 6 Aralık'ta açıklanacaktır. Basın toplantısını Başbakan Ecevit açar. IMF ile anlaşmanın gerçekleştiğini söyledikten sonra, elindeki bir kâğıttan okuyarak, banka mevduatı üzerindeki Hazine garantisinin sürdüğünü ve bu garantinin bankaların diğer yükümlülüklerini de kapsayacağını açıklar. Hızla toplantıdan ayrılır. Şaşkınlaşan gazetecilerin sorularını Hazine Müsteşarı ve Merkez Bankası Başkanı doğru dürüst yanıtlayamazlar. IMF'nin Avrupa şefi Deppler gerçeği açıklar: Bankaların tüm dış yükümlülükleri, örneğin yabancıların Türk bankalarına açtıkları kredilerin tümü Hazine garantisi altına girmiştir. Böylece batan özel bankaların özel dış borçları devletleştirilmekte; Türkiye'ye kredi pompalayan uluslararası finans kapitalin kriz koşullarında zarara uğrama olasılığı ortadan kaldırılmaktadır.

İkinci Perde: IMF Başkanı Köhler birkaç saat sonra şu açıklamayı yapar: ''Başbakan Bülent Ecevit'in bugünkü açıklaması... ve Türk bankalarındaki mevduat sahipleriyle diğer alacaklıların (yani yabancı bankaların) korunması kararı karşısındaki memnuniyetimi ifade ederim.'' Köhler, bu kararlar üzerine IMF Yürütme Kurulu'na Türkiye'ye 10 milyar doları aşkın yeni kredi açılması için başvuracağını açıklar. Böylece, IMF kredilerinin bir önkoşulu ortaya çıkıyor: Yabancıların Türk bankalarından alacakları, iflas hukuku kurallarına tabi tutulmadan devletçe üstlenilecektir. Finansal krizin oluşumunda IMF programının ''suçluluğu'' ortaya çıkmaktayken, bu koşul sessizce kabul ediliyor.

Üçüncü Perde: IMF'ye 18 Aralık 2000 tarihli bir niyet mektubu gönderilir. Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı ve TCMB Başkanı tarafından imzalanan mektubun 50. paragrafı şu ifadeleri içeriyor: ''Hükümet 6 Aralık'ta mevduat sahipleri ve diğer alacaklılar için geçici ve tam bir garanti ilan etmiştir... Bu garanti, mevduat kabul eden tüm bankaları kapsamaktadır.'' Mektubu imzalayanlar yalan söylüyorlar; zira bu doğrultuda bir hükümet kararı, bir bakanlar kurulu kararnamesi yoktur. Bu ''karar'' Başbakan'ın 6 Aralık'taki sözlü demecinden ibarettir. Bir gün sonra IMF Yürütme Kurulu Türkiye'ye verilecek kredileri onaylar.

Dördüncü Perde: Krizin ikinci dalgası Şubat 2001'de Türkiye'de çok sayıda bankayı silip süpürmüş; batık bankalar, özel dış borçlarıyla birlikte TMSF'ye (yani devlete) devredilmiştir. Daha açıkçası, TC Devleti'nin IMF'den aldığı krediler, bu özel borçları ödemek için de kullanılmaktadır. Devleti bu ağır yükümlülük altına sürükleyen uygulamanın hukuki dayanağı hâlâ yoktur. Gerekli ''montaj'' ı Bankalar Kanunu'na sıkıştırmak akıl edilir. Kanun değişikliği 9 Mayıs 2001'de TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülmektedir. TMSF'ye alınan bankaların ''her türlü borç ve yükümlülüklerinin Hazine tarafından garanti edilmesini'' sağlayan madde oylanıp kabul edildikten (yani iş işten geçtikten) sonra bazı milletvekilleri ''Ne yaptık?'' diye uyanırlar. Hazine Müsteşarlığı'nın temsilcisine sorulur. Tutanaklarda adı verilmeyen bürokrat şunları söyler: ''Biliyorsunuz, Başbakanımız kriz sonrası, bütün bankacılık sisteminin borçlarına bir garanti verildiğini açıklamıştı; ancak bunun hukuki altyapısı yoktu. Burada bu hukuki altyapı kurulmaya çalışılıyor.'' Böylece, Başbakan'ın demecinde ve niyet mektubunda sözü edilen garantilerin, uygulamaların, bu çerçevede TMSF'den yabancılara yapılan ödemelerin hukukdışı olduğu (açıkçası, suç işlendiği) itiraf edilmiş oluyor.

Beşinci Perde: Bugünlerde yeni bir stand-by için IMF ile görüşmelerini sürdüren Türkiye'ye bir dizi ''IMF yasası'' tekrar önkoşul olarak sunulmaktadır. Bankacılıkla ilgili olanı, ''malum konu'' yu tekrar gündeme getiriyor. Olası kriz koşullarında batık duruma düşecek bankaların tasfiye edilmesini ve iflas kurallarına tabi tutulmasını IMF reddetmekte; bu koşullardaki bankaların ilke olarak TMSF'ye devredilmesinde ısrar etmekteymiş. Böylece, son yıllarda Türkiye'yi tekrar borca boğan yabancı bankalar, paralarını kendilerine borçlananlardan değil, 2001 krizinde olduğu gibi TC Devleti'nden alabileceklerdir. İktidarın teslim olup olmayacağını merakla bekliyoruz.

***

Bu hikâye, hem IMF'nin kimin hizmetinde olduğunu açıkça gösteriyor; hem de, faillerine bugüne kadar hesap sorulmayan bir hukuk cinayetini ortaya koyuyor.

''Suç duyurusu'' başlığını bu nedenle koydum.

 

sayfa başına dön