|
|
İMPARATORLUK
ÇÖKÜYOR MU ?
Doç.
Dr. Yıldız SERTEL
(VIII. PARİS ÜNİVERSİTESİ Emekli Öğretim Üyesi)
Amerikalı uzman Paul Kennedy,
"Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri" başlıklı
kitabında, tarihte imparatorlukların yükselme ve çökme süreçleri
olduğunu belirtiyor ve Amerikan imparatorluğunun 1960'lı yıllardan
beri gerileme sürecine girdiğini belirtiyordu. Bunun nedeni bir
taraftan Japon ve Avrupa ekonomileri gelişip, rakip olarak ortaya çıkarken,
bir taraftan da dışarıya fazla dolar akmasıydı. Çok uluslu şirketler
geliştikçe, ABD'nin dış yatırımları arttı. Buralardan gelen
karlar, yaratılan döviz açığını karşılayamadı. ABD'nin dünyanın
altın stoklarındaki payı 1950'de yüzde 68'den, 1973'te yüzde
17'ye düştü. Vietnam savaşı ve artan iç masraflar yıkıcı
oldu. Yükselen fiyatlar, ABD'nin rekabet gücünün azalması
gerilemenin başlangıcıydı. 1970'te Nixon idaresi doları özel
pazarlarda altın dayanağından ayırdı ve dalgalanmaya bıraktı.
Bretton Woods anlaşmasına göre, altına dayanan ve dünya piyasalarında
temel para olarak kabul edilen dolar bu niteliğini yitirdi. (P.
Kennedy, "The Rise and Fall of Great Powers, Londra 1989)
DOLAR
HALA DÜŞÜYOR, EKONOMİ GERİLİYOR
"Büyük, güçlü Amerika" ya inananlar inanmayacaklar ama, 4
Aralık 2004 tarihli THE ECONOMIST dergisi şöyle bir başlık attı:
"Yok Olmakta Olan Dolar". Bu çok ciddi ve çok muhafazakar
İngiliz dergisine göre, doların gerilemesi geçici değildir.
"Eğer Amerika, bugünkü hızıyla harcamaya ve borç almaya
devam ederse, dolar uluslararası mali piyasalardaki güçlü durumunu
ve dünyanın yedek parasını basmak imtiyazını kaybedecek. Şimdi
tehlikede olan bu ayrıcalık, ABD'ye ucuz borç alma avantajını ve
kazandığından fazla harcama olanağını sağlıyor."
Son üç yıl içinde, dolar Euro'ya karşı yüzde 35, Yen'e karşı yüzde
24 oranında değer kaybetti. Dergi bunun nedenlerini şöyle açıklıyor:
Hızla artan devlet borçlanması- çılgın tüketici harcamaları-
iflasa neden olabilecek kadar büyük cari açık. Bütün bunlar
doların değer kaybetmesini kaçınılmaz hale getiriyor. Doların bu
durumu dünya ekonomisini etkiliyor; kimse dolar olarak yatırım
yapmak, dolara karşı mal satmak istemiyor. Paralarını dolara bağlamış
olan ekonomiler, özellikle Asya'da, dolar satın almamak için yerli
para basılıyor.
OECD'nin (Ekonomik İşbirliği ve Gelişme Örgütü) hesaplarına göre,
ABD'nin cari açığı 2006'da 825 milyar dolara çıkacak (paranın
raici değeri değişmezse). Bazı optimistlere göre, yabancı yatırımcılar
bu açığı kapatmayı sürdürecek, çünkü ABD'de yatırım yapmak
karlı ve risksiz. The Economist'e göre yanılıyorlar. Çünkü, özel
yatırımcılar dolarla yatırımdan vazgeçmeye başladılar bile.
Avrupa ve Japonya'da yatırım daha karlı olmaya başladı. "Dünyanın
en önemli dövizi iken 30 yıldan beri değer kaybetmekte olan bir
para güvenilir olabilir mi?"
İşin bir de Asya yönü var. ABD'nin dış ticaret ve tediye açığını
büyük ölçüde Asya merkez bankaları kapatıyor. ABD'nin Çin'den
ithalatı, Çin'e ihracatını aşıyor. ABD, 160 milyar dolara ulaşan
bu açığı devlet tahvilleri ve çeklerle ödüyor. Böylece ABD Çin'e
borçlanıyor ve Çin, ABD'nin bütün ısrarlarına rağmen parasının
değerini düşürmüyor, ABD tahvillerini Merkez Bankası'nın kasasında
muhafaza ediyor. Gene The Economist'e göre, Çin bu tahvilleri
bozdurduğu gün, ABD önemli bir bunalıma girecek.
Dergi, doların geleceğini şöyle görüyor: Doların daha yüzde 30 değer
kaybetmesi büyük bir olasılıktır. Bu takdirde, Amerika'ya borç
verenler ellerindeki tahvilleri, çekleri bozmaya başlayacaklar. Bu süreç
içinde dolar daha pek çok düşüşler gösterecek. Bu Amerika'nın
DERİN BİR BUNALIMA GİRMESİ ANLAMINA GELİR.
Bir de işin PETROL VE SAVUNMA MASRAFLARI yönü var:
ABD'NİN
PETROL EGEMENLİĞİ SUYA DÜŞERKEN
ABD'nin Irak'ı işgalinin temel nedeni, Irak petrollerine egemen olmak
ve bu yolla dünya petrol fiyatlarının kontrolünü ele geçirmekti.
Gerek başta savaş sanayii ve ordu, gerekse bütün sanayi ve ulaşım
için hayati bir önem taşıyan bu enerji kaynağı Amerikan petrol
şirketlerinin tekeline geçmeliydi. Ancak Irak'a yapılan gayri meşru
ve çok kanlı işgal tam tersi sonucu verdi. Genelde, varili 30 doları
aşmayan dünya petrol fiyatları son bir yılın içinde 50 dolara yükseldi
ve 40 dolardan aşağı inmedi. ABD, işgali altındaki Irak'ta petrol
kuyularını yeterince işletemiyor. Bu da dünya petrol fiyatlarının
yükselme nedenlerinden biri
IRAK'TA
NELER OLUYOR?
Irak'ta kilometreler uzunluğunda petrol kuyrukları oluşuyor. Bazen 24
saat kadar uzun bir süre bekleyen kamyon şoförleri soruyor: Neden?
Kimine göre, Amerikan ordusu tanklarında kullanmak için petrol çalıyor.
Kimine göre petrol rafineleri kapasitelerinin altında çalışıyor.
Direnişçilerin petrol borularını patlattığı, yolları kestiği
de bir gerçek. Ana nedenlerden biri de hükümetin petrole çok düşük
bir fiyat biçmiş olması. Bu nedenle petrol karaborsaya ve dış ülkelere
gidiyor. Bütün bunların üstünde, daha geçici hükümet
kurulmadan, Irak petrollerini satın alan Amerikan, HULLIBURTON Şirketinin
yaptığı yolsuzluklar var. Bu ihaleleri kontrol için kurulan BM Danışma
ve İzleme Kurumu'nun raporuna göre, bazı kontratlar daha ihale açılmadan,
HULLIBURTON şirketinin yan kuruluşlarından birine verildi. Rapora göre,
Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin başkanlığını yaptığı
HULLIBURTON, Irak'ta 10 milyar dolarlık anlaşmalar ve ABD Hükümetinden
fazla paralar almak dahil olmak üzere pek çok yolsuzluk yapmış,
petrol üretiminin denetimsiz yapıldığı, hesapların da yeterince
kontrol edilmediği de meydana çıkmış bulunuyor. (Cumhuriyet,
16.12.2004).
Irak petrolünün nasıl yağma edildiği belki ileride daha açık
olarak ortaya çıkacak.
Ne yazık ki, uzun bir süre, ABD Ortadoğu petrollerinden vazgeçmeyecek.
Savunma Bakanlığı uzmanı Cordesman'a göre, ABD bir alternatif
enerji kaynağı bulmadığı sürece, özellikle Ortadoğu'dan petrol
ithal etmeye mecbur, 2025'e kadar ABD'nin körfezden petrol ithali iki
misline çıkacak. Bu süre içerisinde Amerika'nın bölgeye muazzam
yatırımlar yapması gerekecek. Bu yatırımların sadece yapılması
değil aynı zamanda korunması gerekiyor. İşte bu noktada ABD çıkmaza
giriyor. Irak'ta güven nasıl sağlanacak? ABD Irak'tan çıkmak
zorunda kalırsa ne olacak? İşte Washington'da sorulan sorular
bunlar. Bush sonuna kadar dayanmak niyetinde. Ancak, Cordesman gibi
uzmanlar, bazı gazeteler, direnişin 2006 yılına kadar devam ettiği
taktirde, çekilmek zorunlu olacak, sürekli olarak kalmayı seçtiği
vakit ise ABD bunun ağır masraflarına katlanmak zorunda. (Monthly
Review, New York, Ocak 2005)
DÜNYA
PİYASALARINDA ÇİN REKABETİ
Bakın Cumhuriyet Gazetesi'nde Ergin Yıldızoğlu ne yazıyor: Enerji
piyasalarındaki gelişmeler ABD'nin güvenliğini sağlamasını güçleştirdi.
"Çünkü bu piyasalarda Çin gibi çok güçlü bir oyuncunun
yaratmaya başladığı talep söz konusu." Yıldızoğlu,
Washington Post gazetesine dayanarak Çin'in Sudan ve İran'la çok önemli
petrol anlaşmaları yaptığını ve hatta böylece ABD-İran ilişkilerini
etkilediğini anlatıyor. "ABD'nin hegemonyasını restore etme,
Batının küresel egemenliğini sonsuza kadar koruma planlarının
hepsi, 'hayal aleminde' kalmaya mahkum." (Cumhuriyet, 29 Aralık
2004)
SAVAŞLAR
VE MALİYETLERİ
ABD İkinci Dünya Savaşı'nın sonundan beri savaş halinde. Vietnam
Savaşı'nda Napalm bombası kullandığı halde, büyük zayiatla
geri çekilmek zorunda kaldı. Sonra sırayla, Somali'den ve Haiti'den
yerli güçlerin direnişi karşısında geri çekilmek zorunda kaldı.
Afganistan ve Irak'ta da, büyük insanlık faciaları yaratırken,
duruma egemen olamıyor. Oysa bu savaşlar ona çok pahalıya mal
oluyor. Askeri uzmanlara göre, bugün ABD'de imal edilen bir bombardıman
uçağı veya bir uçak gemisi, İkinci Dünya Savaşı dönemine kıyasla
100 defa daha pahalı. Üretimi IBM, General Motors, Locheed Martin,
Boeing/ McDonnel Douglas adlı şirketler yapıyor; açıkları
devletle yapılan gizli veya açık anlaşmalarla kapatılıyor.
NEDEN
DURMADAN SALDIRIYOR?
ABD'nin silah üretimi, kendi savunma gereksinimini fazlasıyla aşmaktadır.
Çok pahalıya mal olan bu silahları depolamanın da bir sınırı
vardır. Üretimi durdurmak olası değildir. Bu fazla üretimi tüketmenin
yolları, bunları satmak veya savaşlarda kullanmaktır. ABD'nin, İkinci
Dünya Savaşı'ndan bu yana, 20 ülkeye 50'den fazla askeri müdahale
yapmasının bir nedeni de budur. Bazı hallerde hedef, petrol, maden
gibi kaynaklara sahip olmaktır. Ancak bir süre Komünizm yayılmasını
önlemek bahane edilmiştir. Vietnam ve Kore savaşlarında olduğu
gibi. Diktatörleri devirmek ve "terör"le mücadele de
ortaya atılan temel nedenler arasındadır. Bu savaşlardan parsayı
toplayanlar Amerikan ve Avrupalı silah şirketleridir. Amerikan
ekonomisi ise zarar görüyor.
ABD, büyük askeri gücüne dayanarak bir dünya imparatorluğu kurmak
hevesinde. BUSH döneminde hızlandırılan "IMPERIAL"
politika büyük bir masraf kapısıdır. Bu sistem, dünyanın her köşesinde
yüksek teçhizatlı üsler, askeri birlikler, istihbarat teşkilatları
vb. anlamına geliyor. Silah üreten şirketlere pazarlar açılırken,
ABD'nin bütçesinde derin yaralar açılıyor.
KÜRESELLEŞME
EKONOMİYİ GÜÇLENDİRMİYOR
Küreselleşme dev şirketlerin gittikçe daha çok bütünleşmesi, mali
alanlarda yoğunlaşması ve dış yatırımlara kayması anlamına
geliyor. Gitgide tekelleşen sermaye bir yandan ücretleri düşük
tutarken, bir taraftan da yurt içi yatırımları kısıyor. İç
pazarı açık tutmak için bankalar, tefeciler, az gelirli vatandaşlara
ucuz krediler veriyor; ancak bu borçlar ödenmediği vakit ekonomi
durgunluğa giriyor. ABD ekonomisi 1990-1991 yıllarında bir
durgunluk bunalımı yaşadı. 2001'de güya bunalımdan çıkıldı.
Ancak, 2004 yılında, Federal Devlet Bankası Başkanı A. Greenspan,
"Bir yıldan fazla bir zamandır 2 milyon işsiz var"
diyordu. Bu yüzde 6 işsizlik anlamına geliyordu. Özellikle silah
sanayinde büyük tekellerin karları yükselirken, ücretler 15 yıldan
beri hemen hiç yükseltilmiyor. Gelir dağılımındaki eşitsizlik hızla
artarken ekonominin tıkanıklığa doğru gitmesi önlenemiyor. 2004
yılının son üç ayında büyüme hızı yüzde 4'ten yüzde 3.5'a
düştü. Resmi rakamlara göre 2004 yılında dış ticaret açığı
653 milyar dolar, tediye açığı 603 milyar dolardı. Bütçe açığı
ise 2005 yılında 368 milyar doları bulacak. Beyaz Saray, Afganistan
ve Irak Savaşlarının masrafları için daha 80 milyar dolar istediği
için bu iki savaşın masrafları 300 milyar doları bulacak, dış
borçlar da o oranda artacak.
Bu rakamlar Amerikan ekonomisinde baş aşağı gidişin birer göstergesi.
The Economist dergisinin görüşüne göre, borca boğulmuş Amerikalı
tüketiciler, bugünkü tüketim hızlarını sürdüremeyecek.
Bush'un ikinci iktidarı da, durgunluk bunalımı yaşayacak. Büyük
güçlü Amerika bir hayal olacak. Türkiye de ABD'ye dayanarak yaşamak
politikasını güden iktidarlar hayal kırıklığına uğrayacak.
(The Economist, 25 Ocak 2005-29 Ocak 2005)(Monthly Review, Nisan 2004) *
|
|
|