|
|
BIKMADAN , USANMADAN , YILMADAN...
Deniz
KAVUKÇUOĞLU
Hep
denir ya, ''Türk olmak zor!'' diye, bunda gerçekten de önemli
bir doğruluk payı var. Ben bunu biraz da yaşamın hemen her alanında
karşımıza çıkan oturmamışlıklara, olgunlaşmamışlıklara bağlıyorum.
Öyle konular var ki, binlerce kez anlatılmış, binlerce kez tarif
edilmiş, ama her açıldığında yeniden anlatılması, yeniden tarif
edilmesi gerekiyor, örneğin ''sol'' gibi, ''sosyal
demokrasi'' gibi.
Son
Cumhuriyet Halk Partisi kurultayı birçok insanı şaşırttı, üzdü,
onların ''sosyal demokrasi'' ye ilişkin umutlarını kırdı.
Oysa şaşılacak hiçbir yan yoktu insanı üzen, umutlarını kıran o
görüntülerde. Kurultayda yaşananlar düşünce üretimini çok uzun
zaman önce bir kenara atıp tüm varlığını ve varoluş nedenini
liderin, liderlerin kerametine bağlayan tüm siyasal örgütlerde kaçınılmaz
olan bir sonuçtu. ''Ben bunu zaten biliyordum'' demek pek hoş
bir şey değil, ama sonucun böyle olacağını öngördüğümden
kaleme almıştım kurultay öncesinde bu köşede yayımlanan ''Yapmak
İsteyip de Yapamamak'' başlıklı yazılarımı.
****
Cumhuriyet
Halk Partisi'ni, içindeki birçok iyi niyetli, dürüst, erdemli
solcunun varlığına karşın artık ''sol'' bir parti olarak
tanımlamak olası değildir. Çünkü ''sol'' , kapitalizme karşı
tek seçenektir ve gelişmesi de ancak kapitalizmin eleştirisi üzerinden
mümkündür. Cumhuriyet Halk Partisi'nde ise varlıklarını ''kapitalizmin
ıslahı'' zemininde sürdüren en sağcılaşmış sosyal demokrat
partilerde görüldüğü kadarıyla bile bir antikapitalist tavra
rastlanmamaktadır.
''Laiklik'' , ''cumhuriyetçilik'' , ''ulusalcılık''
tek başına ''sol'' bir parti olmak için yeterli olmuyor. Son
yerel seçim sonuçları ortadadır: CHP, büyük kentlerde en çok eğitim
düzeyleri yüksek ve görece varsıl seçmenlerin yaşadığı Kadıköy,
Bakırköy, Şişli, Çankaya, Konak gibi ilçelerde oy almış, ama ''teorik''
olarak en fazla oy alması gereken yerlerde ise hiçbir varlık gösterememiştir.
İşçilerin,
emekçilerin, çalışan kesimlerin ''sol'' u kendiliğinden
ortaya çıkartamayacakları, kendilerine siyasal bilinç götürecek
bir öncüye gereksinim duydukları en az 150 yıldan beri bilinen bir
gerçektir. Dolayısıyla ''sol'' olduğunu savlayan bir parti işçilere,
emekçilere, çalışan kesimlere köklü bir düzen eleştirisi,
siyasal, ekonomik, sosyal bir seçenek sunmak zorundadır. Aksi halde
belki yine Suadiyelilerin, Erenköylülerin, Nişantaşlıların, Yeşilköylülerin,
Alsancaklıların, Gaziosmanpaşalıların oylarını alabilir, fakat bu
görece varsılların oylarıyla iktidar hep bir düş olarak kalır.
****
Türkel
Minibaş, Ergin Yıldızoğlu gibi yazarlarımız küresel kapitalizmin
dünya insanlığı üzerindeki vahim sonuçlarına, karşılaşılacak
tehlikelere, yitirilecek haklara ilişkin olarak bizi uyarıyorlar. Türkiye
de bir ''uzay ülkesi'' değil, tam tersine kapitalizmin küresel
saldırısının odaklandığı başta gelen ülkelerden biri. Bu ülkede
milyonlarca işsiz insan var, milyonlarca insan açlık sınırının
altında yaşıyor. Ama 2004 yılında lüks otomobil ithalatımız ise
10 milyar doları bulmuş. Varsıllar daha varsıllaşırken, yoksullar
daha yoksullaşırken sayıları da hızla artıyor. Tutarlı, ciddi,
dirençli ''sol'' bir parti için bundan daha elverişli bir
ortam olabilir mi?
Bana şimdi,
''O tutarlı, ciddi, dirençli sol parti nerede'' diye
sorabilirsiniz. Bulacağız, değiştireceğiz, dönüştüreceğiz. Eğer
olmuyorsa kuracağız, yeniden yaratacağız. Ama bunun için her şeyden
önce kapitalizmin ''olağanüstülüğü'' ne inanmaktan vazgeçmek,
kapitalizmin ''sonluluğuna'' inanmak gerekiyor. Kapitalizme karşı
olmadan ''sol'' da, ''solcu'' da olunamıyor.
Ben, Türkiye
koşullarında sol bir siyasal partinin yürüttüğü siyasetlere
solculuğunu yansıttığı ölçüde iddia sahibi olacağına inanıyorum.
Türkiye'nin aydınlık geleceğini eskisinden de fazla solda görüyorum.
Bıkmadan, usanmadan, yılmadan.
Cumhuriyet’ten alınmıştır
|
|
|