Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 

 

GUANTANAMO

Cüneyt GÖKSU

Küba’nın güneyinde Santiago de Cuba ve Holguin arasında, sakin, ufak, fazla turistin uğramadığı bir yerleşke Guantanamo. Guantanamo eyaletinde bulunan ve Guantanamo şehir merkezine otobüsle, iki buçuk saat uzaklıktaki Baracoa kenti, 1492’de adayı keşfeden Kolomb’un Hindistan zannederek ilk ayak bastığı kara parçası; aynı zamanda, İspanyollarca da adada kurulan ilk yerleşke. Palmiyeler’le kaplı, yemyeşil bir coğrafyanın içindeki bu bölgenin en önemli özelliği, hiç bozulmadan kalan doğası. Kentteki, İspanyol sömürge zamanlarından kalma yapılarsa, hâlâ korunuyor.

Günümüzün en önemli emperyalisti ABD’nin, 40 yıldır “yönetim ve yaşam biçimini” değiştirmeye uğraş verdiği Küba’nın bu bölümünde bir deniz üssünün bulunması, Guantanamo bölgesinin bir diğer özelliği.

Peki, bu iki ülke, ne “dost ne de müttefik” olabilmişken, ABD’nin Küba topraklarında ne işi var?

1903 yılından beri varlığını sürdüren, Guantanamo Amerikan Deniz Üssü, Küba’nın güneydoğusundaki Guantanamo Eyaleti körfezinde, 49,4 km² toprak, geri kalanıysa deniz ve bataklıklarda oluşan, 117,6 km²’lik bir alanı kapsayan bir yerleşke. 20. yüzyılın başlarında, ABD Kongresi’nce onaylanan ve dönemin Başkanı Mackinley’in imzaladığı bir kanun değişikliğinin bir sonucudur bu üs. Bu kanun da Küba tarihinde “Platt kanun değişikliği” olarak bilinir.

İspanyol sömürgeciliğine karşı Küba’nın verdiği bağımsızlık savaşı 1868 yılında başlamış, 30 yıl sonra, artık İspanyol ordusunun, Küba bağımsızlık güçlerini durduracak yeterli gücü kalmayınca, ABD, İspanya’ya savaş ilan ederek en güçlü filolarını göndermiş. Kısa bir süre sonra İspanya’nın teslim oluşuyla birlikte ABD adayı işgal etmiş. 30 yıl boyunca mücadele eden Kübalılarsa, 1902 yılında Küba Cumhuriyetini kurabilmek ve Amerikan Birliklerinin adadan çıkmasını sağlamak için Amerikan hükümetinin koyduğu kuralları kabul etmek zorunda kalmış.

Bu kurallar ve daha önce değindiğim kanun değişiklikleri, Guantanamo Körfezinde, intifa hakkının sağlandığı bir arazide, bir deniz üssünün kurulması için bir anlaşma imzalanmasına olanak vermiş. 1903 yılında, ilk Küba Başkanı Tomas Estrada Palma tarafından imzalanan “anlaşmanın sona erdirilmesiyle ilgili maddede şöyle deniyor: “İşbu anlaşma, her iki tarafın anlaşmanın sonlandırılmasına karar verinceye dek geçerli olacaktır”.

1959 yılında Devrimin zaferle sonuçlanmasının ardından, Küba hükümeti bu anlaşmayı feshedeceğini duyurmaya başlamış, ancak ABD, Küba halkının ve hükümetinin bu talebine karşın, Küba topraklarındaki askeri üssünü elinde tutmayı günümüzde bile “yasal hakkı” saymakta.

Küba, Amerika’nın zorla elde ettiği bu kazanımlar karşısında temkinli davranmaya karar vermiş. Ama, ulusal topraklarının bu küçük parçasının kendisine iade edilmesini istemeyi, bir gün, tekrar elde edinceye kadar, hep sürdürecek gibi.

Küba Dışişleri Bakanlığı, 19 Ocak 2005 tarihinde, Guantanamo Amerikan Deniz Üssündeki mahkumlara yapılan zorbalıklardan ötürü Küba halkının hoşnutsuzluğunu dile getirerek, ABD hükümetine diplomatik bir nota verdi; 1903 Anlaşmasının II. Maddesine göre; Amerika Birleşik Devletleri Hükümetinin, “anlaşmada adı geçen yerlerin sadece Deniz ve Kömür istasyonları olarak kullanılması ve diğer hiç bir amaç için kullanılmaması koşuluyla gerekli olan her şeyi yapmayı” vaat ettiğini hatırlattı.

Bu gerçeklerden yola çıkan Küba, kendi toprakları üzerindeki bu yanlışlığı, devrimin kazanımları sayesinde uluslararası toplumla paylaşabildi.

Peki, ancak 1962 Küba füze krizinde, Sovyetlere karşı kullanılmak üzere ülkemize yerleştirilen “Jüpiter” füzelerinin varlığıyla bizleri öncelikli hedef yapan ABD gerçekten, bizim “dost  ve müttefikimiz” midir?

Nükleer çalışmalarını her fırsatta eleştirdiği, tehdit ettiği İran, K. Kore’ye karşılık, İsrail için hiç bir şey söyle(ye)meyen, ayrıca dünyada nükleer gücü silah olarak bir başka ulusun sivilleri üzerinde kullanan ilk ve tek ülke olma özelliğini koruyan, “demokrasi ve özgürlük” savunucusu bu ülke gerçekten “dostumuz” mudur?

2 Yıl önce Anadolu gençlerini, Güney Kore’deki gibi “kırdıramadıkları” için, Irak’ta düştükleri durumu bize bağlayan, “işgalci”, müttefik olabilir mi?

Bu sorular uzar gider!

Küba bu “dost ve müttefik anlaşmalardan”, ancak devrim sonrasında haberdar olmuş ve uluslararası toplulukları bilgilendirebilmişti. Acaba, ülkemizin ABD ile yaptığı bu tür anlaşmalardan bizim haberdar olabilmemiz için ne gerekiyor?

1923’de Anadolu’da, 1959’da Küba’da olanların tekrarı mı?

 

sayfa başına dön