|
|
YAYIN YÖNETMENİNDEN
Hükümetin
icraatlarına karşı muhalefet her geçen gün artıyor. Muhalefet
deyince, TBMM’deki sade suya tirit muhalefetten sözetmiyoruz.
Sendikalardan, odalardan, demokratik kuruluşlardan, bilim adamlarından
ve yazan-çizen, görüşlerini kamuoyuna ileten aydınlardan sözediyoruz.
Bunların hepsinin ortak noktası, iktidarın ABD ile AB ile ilişkileri
başta olmak üzere, meclise getirdikleri yasa tasarıları ve
ekonomik kararları ile uygulamalarını yanlış bulmalarıdır. Sağlam
kanıtlar ileri sürerek eleştiriyorlar. Ancak tüm eleştiriler
sanki bir yere gelince duruyor. Sistem içinde, yani kapitalist düzen
içerisinde bu yanlışlar düzeltilebilirmiş gibi anlaşılıyor. En
güncel olay SEKA. Eğer şu kadar milyon dolarlık yatırım yapılsa
SEKA kara geçer, o nedenle kapatılması yanlıştır diyorlar. Hepsi
aynı şeyi söylüyor. Verdikleri bilgiler, söyledikleri doğru.
SEKA’nın kara geçmesi gerçekten ufacık bir yatırım ve doğru yönetime
bağlı. Ancak zurnanın zırt dediği delik burası. Bu mümkün mü?
Yani sistem içinde kalacaksın ve ufacık bir yatırımla SEKA’yı
kara geçicirip kurtaracaksın. İşte bunu koca koca bilim adamları,
yazarlar çizerler, sendika, oda yöneticileri anlamıyorlar mı, görmüyorlar
mı? Sistem Türkiye’de kağıt sanayiinin kamu sektörü eliyle sürmesini
ister mi, izin verir mi? Bu konuda kaç kez inadınada yazdım. Bana
gelen eleştiriler eski bir sosyalistin, Türkiye’deki işçi
hareketini eleştirmeye hakkı yoktur şeklinde oldu. Ama sonunda ne
oldu? SEKA’yı kapattırmayız, SEKA’yı sattırmayız sloganıyla
50 küsur gün kendisini fabrikaya kitleyen işçilere karşın, SEKA
kapatıldı, SEKA boşaltıldı. Şimdi de gündemde ERDEMİR var.
Cumhuriyet gazetesinin strateji eki özel bir Erdemir sayısı yapmış.
Bilim adamları, konunun uzmanları, sendikacılar, burada
Erdemir’in önemini, değerini uzun uzun anlatıyorlar. Hepsi de doğru
şeyler söylüyorlar. Ama hepsi de yanılıyorlar. Bu ortak yanılgı
neden? Yani kapitalist sistem içinde, yani küreselleşen dünyada, Dünya
Ticaret Örgütü üyesi, Dünya Bankası ve IMF’nin kurucularından
olan Türkiye, DTÖ’nun round kararlarına karşın kamu sektörünü,
hatta üretici özel sektörünü koruyabilir mi? Bunları gerçekten
korumak istiyorsa, yani Erdemir’i, SEKA’yı, tekeli korumak ve
geliştirmek istiyorsa, öncelikle sistem dışına çıkması, yani
kapitalizme hayır deyip, sosyalizme yönelmesi gerekir. Bunun başka
hiç çaresi yoktur.
Bir başka
örnek de, inadına’nın bu sayısında okuyacağınız Korkut
Boratav’ın “Bir Suç Duyurusu” adlı makalesi. Boratav IMF hakkında
suç duyurusunda bulunuyor. Suç duyurusunun gerekçesi doğru, ama
kime suç duyurusunda bulunuyor? Hani bir laf vardır “ananı öpen
kadı, şikayetini kadıya mı yapacan?”. Şimdi diyeceksiniz ki,
Boratav suç duyurusunu Türk halkına yapıyor. İyi de ediyor, ama Türk
halkının bu suç duyurusunu yargılayacak ve sonuçlandıracak gücü
var mı? Bu güç ancak Türkiye’nin sosyalizme geçmesinden sonra Türk
halkının eline geçer. Bunlar niye söylenmiyor da, havada kalan
makaleler peşi sıra yayınlanıyor, anlamıyorum.Muhalefet tarafından
iktidarın yasaları ve kanunları zaten kendi akılları değildir bu
iyice belirtirmelidir.
Son aylarda, bir tek Deniz Kavukçuoğlu Cumhuriyet’ te (durmadan bıkmadan
usanmadan) adlı bir yazı yazdı. Bu makaleyi inadına’da yayınladık.
Bu sayımızdan başlayarak, bundan böyle her sayımızda Deniz Kavukçuoğlu’nun
bu makalesini yayınlayacağız.
Uğur
Cankoçak
ugur@inadina.com
|
|
|