Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 

 

YAYIN YÖNETMENİNDEN
 

Hükümetin icraatlarına karşı muhalefet her geçen gün artıyor. Muhalefet deyince, TBMM’deki sade suya tirit muhalefetten sözetmiyoruz. Sendikalardan, odalardan, demokratik kuruluşlardan, bilim adamlarından ve yazan-çizen, görüşlerini kamuoyuna ileten aydınlardan sözediyoruz. Bunların hepsinin ortak noktası, iktidarın ABD ile AB ile ilişkileri başta olmak üzere, meclise getirdikleri yasa tasarıları ve ekonomik kararları ile uygulamalarını yanlış bulmalarıdır. Sağlam kanıtlar ileri sürerek eleştiriyorlar. Ancak tüm eleştiriler sanki bir yere gelince duruyor. Sistem içinde, yani kapitalist düzen içerisinde bu yanlışlar düzeltilebilirmiş gibi anlaşılıyor. En güncel olay SEKA. Eğer şu kadar milyon dolarlık yatırım yapılsa SEKA kara geçer, o nedenle kapatılması yanlıştır diyorlar. Hepsi aynı şeyi söylüyor. Verdikleri bilgiler, söyledikleri doğru. SEKA’nın kara geçmesi gerçekten ufacık bir yatırım ve doğru yönetime bağlı. Ancak zurnanın zırt dediği delik burası. Bu mümkün mü? Yani sistem içinde kalacaksın ve ufacık bir yatırımla SEKA’yı kara geçicirip kurtaracaksın. İşte bunu koca koca bilim adamları, yazarlar çizerler, sendika, oda yöneticileri anlamıyorlar mı, görmüyorlar mı? Sistem Türkiye’de kağıt sanayiinin kamu sektörü eliyle sürmesini ister mi, izin verir mi? Bu konuda kaç kez inadınada yazdım. Bana gelen eleştiriler eski bir sosyalistin, Türkiye’deki işçi hareketini eleştirmeye hakkı yoktur şeklinde oldu. Ama sonunda ne oldu? SEKA’yı kapattırmayız, SEKA’yı sattırmayız sloganıyla 50 küsur gün kendisini fabrikaya kitleyen işçilere karşın, SEKA kapatıldı, SEKA boşaltıldı. Şimdi de gündemde ERDEMİR var. Cumhuriyet gazetesinin strateji eki özel bir Erdemir sayısı yapmış. Bilim adamları, konunun uzmanları, sendikacılar, burada Erdemir’in önemini, değerini uzun uzun anlatıyorlar. Hepsi de doğru şeyler söylüyorlar. Ama hepsi de yanılıyorlar. Bu ortak yanılgı neden? Yani kapitalist sistem içinde, yani küreselleşen dünyada, Dünya Ticaret Örgütü üyesi, Dünya Bankası ve IMF’nin kurucularından olan Türkiye, DTÖ’nun round kararlarına karşın kamu sektörünü, hatta üretici özel sektörünü koruyabilir mi? Bunları gerçekten korumak istiyorsa, yani Erdemir’i, SEKA’yı, tekeli korumak ve geliştirmek istiyorsa, öncelikle sistem dışına çıkması, yani kapitalizme hayır deyip, sosyalizme yönelmesi gerekir. Bunun başka hiç çaresi yoktur.

Bir başka örnek de, inadına’nın bu sayısında okuyacağınız Korkut Boratav’ın “Bir Suç Duyurusu” adlı makalesi. Boratav IMF hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Suç duyurusunun gerekçesi doğru, ama kime suç duyurusunda bulunuyor? Hani bir laf vardır “ananı öpen kadı, şikayetini kadıya mı yapacan?”. Şimdi diyeceksiniz ki, Boratav suç duyurusunu Türk halkına yapıyor. İyi de ediyor, ama Türk halkının bu suç duyurusunu yargılayacak ve sonuçlandıracak gücü var mı? Bu güç ancak Türkiye’nin sosyalizme geçmesinden sonra Türk halkının eline geçer. Bunlar niye söylenmiyor da, havada kalan makaleler peşi sıra yayınlanıyor, anlamıyorum.Muhalefet tarafından iktidarın yasaları ve kanunları zaten kendi akılları değildir bu iyice belirtirmelidir.

Son aylarda, bir tek Deniz Kavukçuoğlu Cumhuriyet’ te (durmadan bıkmadan usanmadan) adlı bir yazı yazdı. Bu makaleyi inadına’da yayınladık. Bu sayımızdan başlayarak, bundan böyle her sayımızda Deniz Kavukçuoğlu’nun bu makalesini yayınlayacağız.

Uğur Cankoçak    

ugur@inadina.com 

sayfa başına dön