NE HUKUK AMA ? ...
Hikmet BİLA
Uluslararası mahkemeler, mahkeme
midir?
Değildir. Sadece ve sadece güçlünün
gücünü dayattığı siyasal kurumlardır. 'Yargıç' sıfatını
taşıyan kişilerden oluşmaları bu gerçeği değiştirmez.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra
kurulan Nürnberg Mahkemeleri Nazileri yargıladı. Liderlerini ölüme
ya da ömür boyu hapis cezalarına mahkûm etti. Çoğu asıldı.
Çünkü Nazi Almanyası savaşta
yenilmişti. Müttefikler kazanmıştı. Mahkemeleri Amerikalılar, İngilizler,
Ruslar, kısaca galipler kurdu, hükümleri onlar verdi.
Tersi olsaydı?
Mahkemeleri Naziler kuracak, asılanlar
da İngiliz, Amerikalı, Fransız ya da Rus olacaktı. Hukuk kavramının
en acıklı noktasıdır bu garip çelişki...
Gelelim Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'ne ve bu mahkemenin Öcalan 'la ilgili kararına. Ne olmuş?
Öcalan adil yargılanmamış. Ne yapmalıymış? Yeniden yargılanmalıymış.
Öcalan'ın yargılandığı günlerde,
Avrupa'dan gelen gözlemcisiyle, parlamenteriyle, medyasıyla herkes
adil yargılama yapıldığını söylüyordu. Ne oldu da şimdi dava,
adil olmayan yargıya dönüştü?
Üstelik, AİHM Büyük Dairesi'nin
aldığı karar, bu mahkemenin kararlarını denetlemekten sorumlu
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne gidecekmiş.
İşe bak... Bir mahkeme bakanlar
tarafından denetleniyor ve bir mahkemenin aldığı kararla ilgili
son kararı siyasetçiler veriyor.
Bu da hukuk oluyor.
''Böyle şey olmaz'' diyenlere
bu arkadaşların cevabı da hazır: ''Evet ama Bakanlar Komitesi,
hukuksal kriterlere göre karar veriyor. Hukuksal kriterlere göre
karar veren siyasetçiler.'' Bu da çağdaş hukukun son aşaması
herhalde... ''O zaman yargıçlara ne gerek var'' sorusuna karşı
sessizlik...
Hani bir söz vardır: ''Galip
sayılır bu yolda mağlup...'' Türkiye için bunun tersi geçerli
galiba: ''Mağlup sayılır bu yolda galip...''
Türkiye, 15 yıl süren bir savaştan
galip çıkmış. Öcalan ve örgütünün koçbaşı olarak kullanıldığı,
arkasında bazı komşulardan bazı Avrupalılara kadar geniş bir
cephede yapılan saldırıyı püskürtmüş, ülkesinin silahla bölünmesine
izin vermemiş. Nefes aldırmayan bir takiple Öcalan'ı ele geçirip
sanık sandalyesine oturtmuş.
Ve iş dönmüş dolaşmış, sanık
sandalyesinde olması gerekenler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi adı
verilen bir örgütte Türkiye'yi sanık sandalyesine oturtmuş. O örgüte
para ve silah desteği sağlayanlar, elemanlarını Avrupa başkentlerinde
krallar gibi yaşatanlar, villalar verenler, propaganda yapma ve
finansman sağlama çabalarına yardımcı olan ya da göz yumanlar değil,
ama Türkiye sanık sandalyesinde. Üstelik mahkûm...
Yaşasın hukuk!
Guguk.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ymiş,
maddelermiş, hükümlermiş, usulmüş, hepsi hikâye... Aslolan
siyaset... Gücü gücü yetene siyaseti... Bin yıldır tanıdığımız
siyaset...