Emekçilerin 
Kurtuluşu
Kendi
Eserleri
Olacaktır.

                 
K. MARKS

 

NE HUKUK AMA ? ...

Hikmet BİLA

Uluslararası mahkemeler, mahkeme midir?

Değildir. Sadece ve sadece güçlünün gücünü dayattığı siyasal kurumlardır. 'Yargıç' sıfatını taşıyan kişilerden oluşmaları bu gerçeği değiştirmez.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Nürnberg Mahkemeleri Nazileri yargıladı. Liderlerini ölüme ya da ömür boyu hapis cezalarına mahkûm etti. Çoğu asıldı.

Çünkü Nazi Almanyası savaşta yenilmişti. Müttefikler kazanmıştı. Mahkemeleri Amerikalılar, İngilizler, Ruslar, kısaca galipler kurdu, hükümleri onlar verdi.

Tersi olsaydı?

Mahkemeleri Naziler kuracak, asılanlar da İngiliz, Amerikalı, Fransız ya da Rus olacaktı. Hukuk kavramının en acıklı noktasıdır bu garip çelişki...

Gelelim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne ve bu mahkemenin Öcalan 'la ilgili kararına. Ne olmuş? Öcalan adil yargılanmamış. Ne yapmalıymış? Yeniden yargılanmalıymış.

Öcalan'ın yargılandığı günlerde, Avrupa'dan gelen gözlemcisiyle, parlamenteriyle, medyasıyla herkes adil yargılama yapıldığını söylüyordu. Ne oldu da şimdi dava, adil olmayan yargıya dönüştü?

Üstelik, AİHM Büyük Dairesi'nin aldığı karar, bu mahkemenin kararlarını denetlemekten sorumlu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne gidecekmiş.

İşe bak... Bir mahkeme bakanlar tarafından denetleniyor ve bir mahkemenin aldığı kararla ilgili son kararı siyasetçiler veriyor.

Bu da hukuk oluyor.

''Böyle şey olmaz'' diyenlere bu arkadaşların cevabı da hazır: ''Evet ama Bakanlar Komitesi, hukuksal kriterlere göre karar veriyor. Hukuksal kriterlere göre karar veren siyasetçiler.'' Bu da çağdaş hukukun son aşaması herhalde... ''O zaman yargıçlara ne gerek var'' sorusuna karşı sessizlik...

Hani bir söz vardır: ''Galip sayılır bu yolda mağlup...'' Türkiye için bunun tersi geçerli galiba: ''Mağlup sayılır bu yolda galip...''

Türkiye, 15 yıl süren bir savaştan galip çıkmış. Öcalan ve örgütünün koçbaşı olarak kullanıldığı, arkasında bazı komşulardan bazı Avrupalılara kadar geniş bir cephede yapılan saldırıyı püskürtmüş, ülkesinin silahla bölünmesine izin vermemiş. Nefes aldırmayan bir takiple Öcalan'ı ele geçirip sanık sandalyesine oturtmuş.

Ve iş dönmüş dolaşmış, sanık sandalyesinde olması gerekenler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi adı verilen bir örgütte Türkiye'yi sanık sandalyesine oturtmuş. O örgüte para ve silah desteği sağlayanlar, elemanlarını Avrupa başkentlerinde krallar gibi yaşatanlar, villalar verenler, propaganda yapma ve finansman sağlama çabalarına yardımcı olan ya da göz yumanlar değil, ama Türkiye sanık sandalyesinde. Üstelik mahkûm...

Yaşasın hukuk!

Guguk.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ymiş, maddelermiş, hükümlermiş, usulmüş, hepsi hikâye... Aslolan siyaset... Gücü gücü yetene siyaseti... Bin yıldır tanıdığımız siyaset...

 

   

sayfa başına dön